30 Nisan 2009 Perşembe

Allah inancı kanserle mücadelede çok etkili!

Prof.Dr. Topuz, kanserden korunmak için "üç kara" formülü önerdi: Kuru kara üzüm, kuru kara kayısı ve kuru kara erik
On yıldır kanser tedavisinde alternatif ve tamamlayıcı yöntemler üzerine çalışmalar yapan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Çapa Onkoloji Merkezi Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz, çağın hastalığı kanserden korunma yollarından biri olarak "üç kara"formülü önerdi: Kuru kara üzüm, kuru kara kayısı ve kuru kara erik. Topuz yeşillerin öncelikli olduğunu vurgulayarak; üç kara olarak tanımlanan üzüm, kayısı ve eriğin da önemli etkiye sahip olduğunu belirtti.
TAZE YEŞİL BİBER, PORTAKAL SUYU...
Kansere karşı nasıl beslenilmeli? Hem önleyici hem tedavi sürecinde nelere dikkat etmek gerekir?
Antioksidanlar:
Oksitlenme olaylarını baskılayan maddelerdir. İnsanda normal biyokimyasal olaylardan sonra ortaya çıkan, kanda serbest dolaşarak sağlıklı hücrelere adeta saldıran ve onların DNA yapılarını değiştirerek tümör gelişmesine zorlayan maddelere karşı vücudu korudukları belirtiliyor. Ancak, kanser riskini düşürmekteki rolleri henüz kesinleşmediği için araştırmalar devam ediyor. Bu grubun önde gelenleri vitamin-C, beta-karoten ve vitamin-E"dir.
Vitamin-C ağız boşluğu, yemek borusu ve mide kanserlerine karşı koruyucu olabilir. Ayrıca rektum, pankreas, rahim kanserlerinin gelişme riskini azaltabileceği, meme ve akciğer kanserine karşı koruma sağlayabileceği öngörülüyor. Vitamin-C kaynağı olaraksa, portakal, portakal suyu, taze yeşil biber, çilek, kırmızı biber, pişirilmiş brokoli gösteriliyor. Beta-karoten için kaynaklar koyu yeşil yapraklar, sarı-oranj meyve ve sebzeler olarak ifade ediliyor. Yüksek miktarda beta-karoten ise havuç, kabak, taze patates ve ıspanakta bulunuyor. Mide, akciğer, prostat, meme ve baş-boyun kanserlerinin gelişme riskini düşürebileceği olasılığından beta karoten zengini besinler öneriliyor. Bununla beraber, beta-karoten kullanımında kesin öneri öncesi daha çok araştırma gereksinimi vardır. Aşırı dozda alınması riskli kişilerde, aynı sigarada olduğu gibi, akciğer kanserine neden olabileceği düşünülüyor.
BROKOLİ, DUT, ARMUT, KAYISI, ŞEFTALİ
Fitokimyasallar:
Bitkilerin yapısında bulunan bazı kimyasal bileşiklerdir ve bitkileri bakteriler, virüslar ve mantarlara karşı korurlar. Ayrıca antioksidan, besin koruyucu ve kanser yapıcı ajanlara karşı engelleyici etkileri olabileceği bildiriliyor. Yüksek fitokimyasal maddeli yiyecekler brokoli, dutlar, soya kabukları, armutlar, şalgamlar, kereviz, havuç, ıspanak, zeytinler, domates, mercimek, kavun, sarımsak, kayısı, soğanlar, soya fasulyesi, yeşil çay, şeftali, kabaklar, kıvırcık ve Brüksel lahana ve kırmızı şaraptır.
DENİZ ÜRÜNLERİ, SARIMSAK, SOĞAN...
Omega-3 yağ asitleri:
Vücutta yapılmayan bu asitler yiyecekler veya ek katkılardan alınan yağ asitleridir. Deniz ürünleri, özellikle sıcak su ürünleri, keten tohumu yağı ve fasulyede bulunan bu asitlerin meme ve prostat kanserleri risk ve gelişmesini önlemede rolleri olabileceği bildiriliyor. Kuarsetin maddesi soğan ve sarımsakta bol miktarda vardır. Kanser öncesinde, tedavisi esnasında ve sonrasında çok etkilidir. Sarımsak çok faydalıdır. Hem enfeksiyonlara karşı korur, hem de yapılan çalışmalar sarımsağın mide kanserinden, bağırsak kanserinden, yemek borusu kanserinden ve akciğer kanserinden koruduğunu göstermiştir.
KEMOTERAPİDEN SONRA DENİZ ÜRÜNLERİ
Prostat kanserinde selenyum ispat edilmiş. Domatesin içindeki laykopen maddesi ispat edilmiş. Bunları verebilirsiniz. Kemoterapi vücuttaki normal hücreleri de tahrip edebilir. Vücudun genel durumunu bozabilir. İşte bunu düzeltmek için de tamamlayıcı tıbbın ayrı bir yeri vardır. Bu konuda da yine Omega-3 çok faydalı. Ama Omega-3"ü çok iyi balık yağından almak lazım. Okyanuslardaki sardalyalardan ve somon balıklarından elde edilen faydalıdır. Bunun dışında, selenyum, laykopen, bunlar bağışıklık sistemini güçlendirir. Ekinezya da öyle. Folikasit, hem kanserden korur, hem de kanserden sonra kemoterapinin yarattığını tahribatın önlenmesinde etkilidir. Ginseng, ananas, kara üzüm faydalıdır. Zerdeçal çok önemli bir maddedir. Hem tümör hücresini yok eder hem de immün sistemini güçlendirir. Çörekotu, zencefil, çok önemlidir. Bazı meme kanseri türlerinde keten tohumunu tavsiye ederiz. Ama bu her meme kanseri için geçerli değil.
ALKOL VE SİGARADAN KESİNLİKLE UZAK DURUN
Peki sigara ve alkol...
Kesin olarak en önemli faktör sigara ve alkol. Eskiden kırmızı şarabın bir miktar içilmesini tavsiye ederdik. Ancak son çıkan yayınlar, günde iki bardak kırmızı şarap içenlerde meme kanseri riskinin arttığını gösterdi. Ve özellikle sert rakı, votka, viski, tekila gibi içkilerden kesinlikle uzak durulması gerek. Bunlar sigara ile birleştiklerinde kanser riskini yüksek oranda artırıyor.
Kanser tedavisi sırasında tamamlayıcı tıbbın rolü nedir?
Kanser meydana geldiyse işte bizim için asıl tehlike buradadır. Hastalarımızın bilinçsizce kullanacağı herhangi bir bitki kanser olayını tetikleyebilir. Yani kanser için verdiğimiz ilaçları ya nötralize eder ya da potansiyelize eder. Onun için hastaların kesinlikle tamamlayıcı ya da alternatif ilaçları doktora danışmadan kullanmaması gerekir.
ANTİDEPRESAN İLAÇLARI ALMAYIN
Örnek verebilir misiniz?
En basitini söyleyeyim: Kadınların yüzde 40"ının kullandığı bir antidepresan ilaç var. Diğer bütün ilaçları bloke ediyor. Mesela greyfurt suyu. Bağırsakta P450 denen bir enzim var. İlacın emilmesine mani olduğu gibi, ilacı dört kat potansiyalize edebiliyor. Yani hastayı zehirliyor. Onun için doktorun çok bilinçli olarak hastasına bunu izah edip yasaklaması gerekiyor.
KURU ACI BİBER KANSERE NEDEN OLABİLİR
Acı biberin bazı türleri kansere sebep oluyormuş?
Acı biberin, immün (bağışıklık) sistemini güçlendirdiği ve hayvan deneylerinde tümörlü farelerin tümörlerini küçülttüğü görülmüştür. Ama bu taze acı biber, arnavut biberi. Güneydoğu"da sıklıkla kullanılan kuru acı biber aflatoksin içerir ve bu madde karaciğer kanserine sebep olur.
"Allah inancı, doktora güven, aile sevgisi..."
KANSERLE MÜCADELENİN ÜÇ SACAYAĞI:
Kanserle mücadelede maneviyatın rolü nedir? Meditasyon gerçekten kanseri tamamlayıcı bir tedavi mi?
Bu süreçte inanç gerçekten çok önemlidir. Seni yaratanın varlığına mutlaka öncelikle olarak inanmalısın. Sonra doktorunun seni tedavi edeceğine inanarak güvenmelisin. Aile sevgisi mutlaka olmalı. Sevgisiz hiçbir şey olmaz. Bunlar tedavide şart kanunlardır. Bunlar olmazsa olmaz. Ancak ben Allah"a inanıyorum diye de tedavi olmazsanız, beni nasıl olsa Allah kurtarır derseniz işte o zaman öbür tarafa çok erken giderseniz. O zaman karışmam. Öyle dalga yok. Meditasyon, yogo, gülmek bunları hayatınızdan çıkarmayın.
Duanın kanser hastaları üzerindeki etkisiyle ilgili bir çalışmanız vardı. Bundan bahsedebilir misiniz?
Kanser tedavisi konusunda inanç da çok önemli. İnancın, hastaların immün sistemini güçlendirdiği iddia ediliyor. İtalya"daki Katolik kiliselerinde bununla ilgili araştırmalar yapıldı. Araştırmanın sonuçları gösterdi ki dua ve inanç hastaların immün sistemini güçlendiriyor. Her zaman için, hangi dinden olursa olsun... Hastalığı inançla beraber yeneceğimizi her zaman söyleriz. Bu gayet normal. Çünkü inanmazsan zaten kaybedersin.
Gürültülü müzik kanser yapar
BACH, MOZART DİNLEYİN
Gürültülü müzikten uzak duracaksınız. Fareler üzerinde yapılan bir araştırmada gürültülü müziğin kanser yaptığı görülmüştür. Klasik müzik dinleyin. Mozart"ı, Beethoven"i, Bach"ı dinleyin.
Tedavide kanser şarlatanlarına dikkat edin!
TÜRKİYE Kanserle Savaş Vakfı Onkoloji ve Erken Tanı Merkezi Tıbbi Direktörü Doç. Dr. Metin Aran, alternatif ve tamamlayıcı tıp uygulamalarını doğru tanımlamak gerektiğini belirtiyor. Bilim dışı uygulamalar gerçekleştirenleri "şarlatan" olarak nitelendiren Dr. Metin Aran, ikisi arasındaki ayrımın doğru yapılması gerektiğini belirtiyor.
Kaplumbağa kanı kanserden korumaz
İNSANLARIN bağışıklık sistemini güçlendiren maddelerin kanser rahatsızlıklarından korunmak için kullanılmasını onayladıklarını ifade eden Doç. Dr. Metin Aran, örnek olaraksa antioksidan, fitokimyasal ve omega 3 yağ asitleri içeren besinleri gösteriyor.
Hayvansal maddelerinde kanser rahatsızlıkları için koruyucu ve önleyici olarak tüketildiğini sözlerine ekleyen Aran, buna örnek olarak ise kaplumbağa kanını veriyor. "Bu zavallı kaplumbağaların öldürülmesinden başka hiçbir şey ifade etmez. Kanserden korunmaya faydalı değildir, hastaların bağışıklık sistemlerinin güçlenmesine de hiçbir faydası olmaz. Ama onun dışında kansere yararlı olduğu bilinen domates, kivi, enginar gibi yiyeceklerin kullanılmasını onaylıyoruz" diye konuşuyor.
Sahte kanser ilaçlarıyla milleti zehirliyorlar
Sağlık Bakanlığı bünyesinde tamamlayıcı yöntemlerle ilgili çalışmalar yapan bir komisyon var. Başkanlığını da kurulduğundan beri ben yapıyorum. Sahtekarların ilaçları bize gelir. Biz bunların kontrolünü yaptırırız. En büyük zarar bu sahtekarlar. Çünkü bir sahtekar çıkıyor ve bütün zavallı millet zehirleniyor.

Düşük kolesterolün sırrı: Stresi yenmek

Kötü (LDL) kolesterolünüzü nasıl düşük tutuyorsunuz? Eğer cevabınız, `Doğru besleniyor ve spor yapıyorum` ise, genel olarak doğru yapıyorsunuz. Ama aynı zamanda bir diğer önemli ayrıntıyı kaçırıyorsunuz demektir: Zihninizi! Stresin sizi ele geçirmesine izin vermeniz; LDL kolesterolünüzün yükselmesi anlamına gelir.
SIKINTILARIN NEDENİNİ ARAYIN
Bir araştırmada; insanlara stresli bir bilgisayar görevi verildiğinde, LDL kolesterol seviyelerinin geçici olarak yükseldiği görülmüş. Aynı araştırma sonucunda; sürekli stres altında olanların da üç yıl içinde yüksek düzeyde kötü kolesterole sahip olduğu ortayı çıkmış! Stresi kontrol altına almak için mutasyona uğramış iyi huylu bir çocuğa ya da cennetten gelmiş bir patrona sahip olmanız şart değil. Bunun için şu stratejileri deneyin:
* Stresin kaynağını belirleyin: Bazı stres kaynaklarını bulmak kolaydır ama gerçekten canınızı sıkan bunlar mı? Örneğin çocuğunuzu azarladığınızda, belki gerçekten onun yaptığı bir şeye tepki göstermiyor da, işte canınızı sıkan bir şeyin acısını çıkartıyor olabilirsiniz. Yani stresle baş edebilmek için, gerçek kaynağını bulun.
ERTELEMEYİN, ÇÖZMEYE ÇALIŞIN
* Tersini yapın: Her duygu, bir davranışı kışkırtır. Korktuğumuzda ya da endişelendiğimizde, bazı şeyleri görmezden geliriz. Ama depresyona girdiğimizde ya da üzüldüğümüzde, kendimizi geri çekeriz. Bu da her şeyi kötüleştirir. Ama tersi reaksiyon gösterirseniz, her şey daha iyi olur. Bir şey hakkında endişeleniyor musunuz? Görmezden gelmek yerine çözmeye çalışın. Birine mi kızdınız? Empati kurun. Depresyonda mısınız? Kendinizi eve kapatmaktansa dışarı çıkın

Kanser riskini yok eden tedbirler Prof.Topuz

AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyadaki kanser vakası sayısının her geçen gün arttığını, sağlıksız beslenme ve kullanılan ürünlerin hastalığı tetiklediğini ifade etti.
Kanser denilince akla hemen ölüm geldiğini ama kanserin tedavisini bulma yolunda önemli adımlar atıldığını anlatan Topuz, şöyle konuştu:
``Kalp hastası olacağına kanser ol. Kanser çaresiz bir hastalık değildir. Esas olan bilimdir. Tedavi aşamasında alternatif tedavi yöntemleri de gündeme geliyor. Hiçbir zaman şarlatanlar bilimsel tıbbın önüne geçemez. Şarlatanların icat ettiği bazı bitkiler hastalığı geciktirmekte ve ölüme neden olmaktadır. Kemoterapi sırasında bazı bitkiler vardır ki hastayı zehirler. Alternatif tıp diye bir şey yoktur, tamamlayıcı tıp vardır. 15 maydanoz koy, 20 dereotu koy, sakın 10 dakika değil, 8 dakika kaynat... Bunlar halkı kandırmaya yönelik tarifler. Bunu diyenler tıp doktoru bile değil, ziraat mühendisi falan.``
Dünyada 2020 yılında 25 milyon insanın kansere yakalanacağının tahmin edildiğini anımsatan Topuz, ``Hemen kanser olmayı beklemeyin. Kanser olmamak için bugünden tedbir alın`` dedi.
Kanserle mücadelenin anne karnında başladığını dile getiren Topuz, iyi beslenen annenin çocuğunda kanser çıkma riskinin 5 kat daha az olduğunu söyledi.
Tarım ilacına maruz kalan köylülerin şehirde yaşayanlara göre beyin, lenf ve lösemiye 7 kat daha fazla yakalanma riski bulunduğunu dile getiren Topuz, ``bilinçsiz köylü kansere bizden daha yakın`` görüşünü dile getirdi.
-TAMAMLAYICI TIP-
Topuz, kanserden koruyan ve kanser tedavisinde hastalara destek olan tamamlayıcı tıbbın ``ruhsal ve bedensel yaklaşımlar`` ile ``bitkiler`` şeklinde ikiye ayrılabileceğini ifade ederek, tamamlayıcı tıp hakkında şu bilgileri verdi:
``- Dünyada bilinçli kişiler tarafından uygulanan hipnozun kanser ağrılarını azalttığı kabul edilmiştir.
- Bir yerde namaz da Hristiyanların, Musevilerin ibadeti de yoga da meditasyondur. Yani doğrudan doğruya yaratana odaklanarak iyi şeyler dilemek, güzel düşünmek...
- Kemoterapi ve ilaç tedavisi olan hastalarda önerilmeyen akupunktur, ehil kişiler tarafından uygulanınca bulantı ve kusmayı engelleyebiliyor, kronik ağları yüzde 36`ya kadar azaltabiliyor, kemoterapi sonrası el ve ayak uyuşukluğunu gideriyor.
- Çin yakın dövüş sanatlarından olan taichi egzersizleri kan ve enerji sirkülasyonunu olumlu etkilediğinden hastalıklara karşı direncin artmasına yardımcı oluyor, kemik kaybını geciktiriyor.
- Masaj bilinçli kişiler tarafından yapılırsa hastayı rahatlatıyor.
- Acılı arabesk değil, huzur veren müzikler, Mozart, Haydn, Schubert, Beethoven, Brahms dinleyin. Kaos oluşturan gürültülü müzikler dinletilen farelerin kanser olduğu görüldü. Dans edin.
- Son 10 senede yapılan araştırmalar, ailesinden birini, yakınını kaybedenlerde kanserin daha hızlı çıktığını gösterdi. Stresin kanser üzerindeki olumsuz etkisi ispat edildi. Mutlu olun, devamlı gülmeye çalışın. 3-4 bin yıl önce Mezopotamya`da çaresiz hastalığa yakalanan insanlar maskların önünden geçirilir ve güldürmeye çalışılırmış. Eskiler `Bir kahkaha bir kilogram pirzolaya bedel` der. İnsan neşeli ve mutlu olduğu zaman vücudu potansiyel zararlı maddelere karşı koruyan immun sistemi güçleniyor. Günde 5-6 kez içten kahkaha atın.
- Sevgi-inanç tedavisi önemli. İster Müslüman, ister Hristiyan, ister Musevi ol, seni yaratana inan. Seni yaratana inandığında ve güvendiğinde, sana destek olacağına inan. Güveneceğiniz bir doktor seçin. Aile sevgisi de çok önemli. Hastayı, ailesi, arkadaşları, komşuları, dostları hayata bağlar.
- Spor yapın. Her 8 kadından birinin meme kanserine yakalanma riski var. Bu nedenle her gün yarım saat yürüyün, aletsiz jimnastik yapın ya da yüzün. Vücudunuzdaki yağı yakmaya bakın aynı zamanda spor yapınca insan stresten uzak kalır.``
-EN UCUZ ANTİOKSİDAN BİBERİYE-
Erkan Topuz, Türkiye`nin yiyecek açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri olduğunu belirterek, doğal olması şartıyla kanser tedavisinde olumlu etkileri olan yiyecekleri şöyle sıraladı:
``- D-limoen: Limon ve mandalina kabuğunda olan D-limoen kanser tümörünü eritiyor ve çoğalmasını durduruyor. Limon ve mandalina kabuklarını atmayın. Sirkeli su ile iyice yıkadıktan sonra yiyin.
- Nar: Meme kanserinde nar suyu çok faydalı. Kabuğunda ve çekirdeğinde de büyük şifa var. Meyve ve sebzeleri mevsiminde tüketin. Meyveleri posasıyla yiyin.
- Mantar: Çeşitli terapötik özellikleri olduğu bilinen en azından 270 mantar türü mevcuttur. Japonya, Çin ve Kore`de yürütülen çok sayıda bilimsel çalışma mantarların sağlığa yararlı yeni uygulamalarını ortaya koymuştur. Draje halinde satılan bu mantar haplarını eczanelerden bulabilirsiniz. Ayrıca kültür mantarlarından beyaz olanları değil, esmer olanları yiyin. Çünkü mantarlar kanserojen madde ile beyazlatılıyor.
- Kansere karşı etkili olan ellagıc asit, bütün kırmızılarda bulunan bir antioksidandır. Ahududu, çilek, böğürtleni mevsiminde bol bol yiyin. Yapraklarından çay yapın. Bunlar kemik iliğini harekete geçirir, immun sistemini güçlendirir, tümörlerin erimesine neden olur.
- En ucuz antioksidan olan biberiye tüketin. Çok arsız bir bitkidir, saksıda bile yetişir. Her türlü tümörde etkili olan biberiyeyi aktardan almak yerine balkonunuzda yetiştirin. Yaşını salatalarınıza atın, kurusunun da çayını yapın. Karahindiba, kuzu kulağı, tere, ökse otu da tüketin.
- En çok havuçta bulunan A vitamini cilt, lenfoma, böbrek, kolon, meme kanserinde çok faydalı.
- Uzun ömrün sırrı domates, erkeklerde prostat, kadınlarda meme kanserinde çok faydalıdır. Ama mevsimlik domates... İyi ev hanımları, 1 Temmuz ile Eylül sonu arasında üretilen domatesi kışın kullanmak için salça yapar. Ev salçası ve ketçapı kullanın.
- E vitamini için selenyum açısından zengin ananas, yoğurt, enginar, brokoli, karnabahar, kırmızı ve beyaz lahana, semizotu çok tüketin. Bunlar memedeki ödemi alır.``
-YEŞİL ÇAY İÇİN-
Topuz, kanser tedavisinde olumlu etkileri olan yiyecekleri sıralarken, şöyle devam etti:
``- Hücre bölünmesini yavaşlattığı için yeşil çay için. Koyu çay, mide kanseri riski oluşturur. Çayı, açık ve şekersiz olarak tüketin. Günde 2 kupa, 8-10 dakika demlenen yeşil çay için. Her gün papatya ve zencefil çayı için.
- Güçlü bir antioksidan olan indol-3-karbinol, en çok brokoli, karnabahar, kırmızı ve beyaz lahana, semizotu ve turunçgillerde bulunuyor. Bunlar, meme kanserini önleyen en önemli gıdalar. Dünyadaki en ucuz ve şifalı bitki olan lahanayı haftada bir kez yiyin. Lahana, bağırsak ve karaciğerdeki zehirleri bloke ediyor, tümörlerin bilinçsizce çoğalmasını durduruyor.
- Soya keten tohumu ile birlikte fibrokistlerde, meme kanserinde ve prostat kanserinde çok faydalı. Yemeklerde kullanacağınız yarı zeytinyağı, yarı soya yağı sizi meme kanserinden belli ölçüde koruyacaktır. Soya ayrıca kemik yoğunluğunu da artırıyor. Menopoz döneminde de sıkıntıyı gideren bir özelliği vardır.
- Antikansorejen olan meyan kökü ülseri kapatır ve ağız yaralarına iyi gelir. Tansiyon ve diyabeti olmayanlar 2 ay meyan kökü içsin, 3 ay ara versin.
- Yoğurt, probiyotik yoğurt kullanılarak evde yapılmalı. Günde 300 gram yoğurt tüketmek meme, kolon, mide, yumurtalık, endometriyoz kanserinde koruyucu.``
- Acı biber, Arnavut biberi mide kanserinden koruyor. Çok şifalı. İmmun sistemini güçlendiriyor. Ancak Gaziantep, Şanlıurfa gibi yerlerde damda yetiştirilmiş, kurutulmuş biberler aflatoksin denen bir madde ihtiva eder ki karaciğer kanseri yapar. Siz biberinizi saksıda yetiştirin, sonra blender ile çekin ve yemeğinizin üzerine atın.
- Bağışıklık sistemini güçlendiren beta glukan arpa, maya, nişasta, mantar, esmer pirinç ve ekmekte bulunuyor. Özellikle meme kanserine karşı koruyucu özelliği var.
- D vitamini kanseri önler, belli dozda tüketilmeli.
- At kestanesi. Özellikle hemoroid tedaivisinde iyi. 4-5 tane at kestanesini alın, içine biraz da krem koyarak blendarda ezin, hemoroid tedevisinde kullanın. Ayrıca varis, hemoroid ve meme kanserine bağlı ödem oluşan kollarda kullanılır.
- Karadut hormon atılmayan tek ağaç. mevsiminde bol bol tüketin.
- Kanserden koruyucu etkisi olan melatonin salgısı açısından mutlaka karanlıkta uyuyun. Kanser hücresi aydınlıkta çoğalır, karanlığı sevmez. Saat 22.30-23.00 gibi yatın. Işıksız ve rahat bir uyku, güneşin doğuşuyla kalkmak sağlıklı yaşam tarzınız olsun. Gece vardiyasında çalışanlarda ve aydınlıkta uyuyanlarda meme kanserine yakalanma riski 5 kat artıyor.``
-KORUNMA YOLLARI-
Topuz, kanserden korunmak için yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı:
``- Çikolata, kola ve kahveden sakının. Salam, sosis, sucuk, hazır meyve suyu, mayonez, ketçap, konserve tüketmeyin. Yamuk yumuk elma alın.
- Hayvanlara büyüme hormonu verilince süt ve eti artıyor. Bunlar insana da geçiyor. Akciğer kanseri hastalarında aşırı süt tüketenlerde ömür daha da kısalıyor. Kırmızı ette kuzu eti tercih edin, genellikle kuzular zehirlenmemiştir. Kırmızı et yerine beyaz et tercih edin. Kümes hayvanlarından köyde yetişenleri yemeye çalışın. Marketlerden aldığınız kümes hayvanlarının derisini yemeyin.
- Beyaz un, şeker ve tuzu hayatınızdan çıkarın.
- Daima bebe şampuanı, defne sabunu ve saf sabun kullanın. Oda spreyi, ter önleyici koltuk altı kremi, deodorant kullanmayın. Organik denilen saç boyaları bile kanserojendir, kullanmayın, kına yakın.
- Küçük balık tercih edin, dip balığı yemeyin. Balık yaşlandıkça kanserojen etkisi artar. Haftada en fazla bir kilo balık tüketin. En ucuz balığı tüketin.
- Fast-food`tan uzak durun. Haftada 3 kezden fazla fast-food yiyenlerde kanser riski daha fazla.
- Alkolü kısıtlı kullanın. Sigara içmeyin.
- Stresten uzak durun, pozitif olun.
- Kanserden korunmak bebeklikte başlar. Çocuğunuza gülmeye alıştırın, onu mutlu edecek şeyler yapın. 12 yaşından önce cep telefonu kullanmasına izin vermeyin. Cep telefonunu kendinizden uzakta şarj edin. Çocuk odasında şarj etmeyin. 30-45 saniyeden fazla konuşmayın. Uzun yolculukta kapatın.
- Televizyonu 5 metre uzaktan izleyin.
- Sprey şeklindeki böcek ilacı kullanmayın.
- Badana yapılan eve 15-20 gün girmeyin. Mobilya cilası kanserojendir. Eski mobilyalarınıza sahip çıkın.
- Sentetik halıdan uzak durun.
- Çocuklarınızın plastik çim bahçelerinde oynamasına izin vermeyin.
- Çocuk bahçelerini ilaçlamayın.
- Mutfakta plastik, bakır, alüminyum kullanmayın.
- Bulaşık makinenizin parlatıcı gözüne sirke koyun. Makineden çıkardıklarınızı sirkeli sudan geçirin. Ne kadar durulansa da üzerinde deterjan kalır.
- Çamaşır makinesinde zeytinyağlı sabun kullanın.``
-ZAYIFLAMA İLAÇLARI KANSEROJEN-
Bütün zayıflama ilaçlarının kanserojen olduğunu vurgulayan Topuz, ``Hızlı kilo vermek kanserojendir. Bir ayda 1-1,5 kilo verilir. Kısa sürede aşırı kilo verenlerde kanser olma riski daha yüksek`` dedi.
Prof. Dr. Erkan Topuz, vatandaşları mangal konusunda da uyararak, ``Fazla mangal yapmayın. Yaparsanız da fazla pişirmeyin, yakmayın. En ufak yanık kanserojen riskini artırır. Mangal yerine fırın haşlama, buğulama tercih edin`` diye konuştu.

Prof. Dr. Erkan Topuz, kanser konusunda şok açıklamalar yaptı

Topuz, kanserle mücadelenin anne karnında başladığına dikkat çekerek hamile kadınların ve bebek sahibi insanların evde dikkat etmeleri gereken noktaları anlattı.Erkan Topuz, bulaşık deterjanlarından, halıların temizliğine kadar çok önemli ayrıntılardan bahsetti. "Benim mücadelem bu yaştan sonra halkımızı kanserden korumaktır. Kanser tedavisi sonra geliyor. Bir korunma bin tedaviden evladır. Bunları ilk defa duyuyorsunuz ama gerçek bunlar. Ben bunları kendimi bu işe adadığım için anlatıyorum. Bu anlattıklarımı Türkiye ilk defa duyuyor. Belki dünyada da çok az duyan vardır" diyen Prof. Dr. Erkan Topuz, herkesi şaşırtan açıklamalar yaptı."Ben gerçekleri anlatıyorum. Ama çok fazla anlatmıyorum çünkü her şey sarsılabilir Türkiye'de" diyen Topuz'un sarsıcı açıklamaları şöyle:-Evde sokakta giydiğimiz ayakkabılarla dolaşmamalılar. Eğer evde ayakkabı ile geziyorsak dışarıdan geldiğimiz ayakkabıları çıkartıp başka bir ayakkabı giymeliler. Çünkü dışarıdan giydiğimiz ayakkabı ile eve soktuğumuz pestisitler kanserin en önemli sebeplerinden bir tanesidir. (Pestisit: Tarım ürünleri, kimyasallar, egzozdan çıkan gazlar vs)-Kanserle mücadele anne karnında başlıyor. Anne adayları aşırı miktarda vitamin almaktan kaçınsınlar. Çünkü bilinçsizce alınınca vitaminin içindeki kobalt, bazı aşırı miktarda minareller... Doktor bir tane yut diyordur ama çocuk gelişsin diye bir kaç tane yutuyorlar. Bu çocukta birikime sebep olabilir ve kansere neden olabilir.-Gökkuşağının 7 rengini, ne buluyorlarsa, hepsinden günde en azından 3-5 tane yesinler. Her bir renkte bir şeyler var. -Kırmızı et alsınlar gebeler haftada 2 kere. Özellikle balıkla beslensinler. Sağlıklı bir insanın kansere yakalanmaması için, bebeğin daha anne rahmindeyken vücudunun direncinin artması ve zehirleri alarak bağışıklık sisteminin bozulmaması lazım. -En tehlikeli yer halıdır. Halı bütün pestisitleri tutar. Bu nedenle halıların temizliğine dikkat ediniz. Kesinlikle deterjanla temizlemeyin. Sirkeli su ile silin. -Deterjan kullanınca muhakkak eldiven kullanın. Plastik eldiven kullanmayın, içine izci eldiveni giyin. Çünkü deterjanlar alerjiktir ve ufak dozlarda alındığı takdirde kronik olarak kanserojendir. (İzci eldiveni: Pamuk eldiven)-Bulaşık makinasında kullandığınız deterjan da petrol ürünüdür, kanserojendir. Ne kadar yıkarsa yıkansın kalıntılar kalabilir. Eğer sağlığınızı düşünüyorsanız çıkardığınız bulaşıkları sirkeli suyla ya da limonlu suyla silin.-Her türlü deterjandan kaçınız. Devamlı olarak zeytinyağı ve defne sabununu seçiniz. Ellerinizi, vücudunuzu hakiki zeytinyağ, defne veya fıstık yağından yapılan hakiki sabunlar da seçilebilir. Bunları örnek olarak söylüyorum. Deterjandan kaçıyoruz ve çok aşırı miktarda suyla duruluyoruz. -Beyaz olan her türlü iç çamaşırınızı muhakkak yeni aldığınızda en az 2 kere kaynatınız. Çünkü bunlar beyazlatılmak için kanserojen maddelerle yıkanıyor.-Oda spreyleri doğrudan doğruya petrol menşeli. Zehiri soluyorsunuz. Akciğerinize geçiyor ve dolaylı olarak bağışıklık sisteminizi bozuyor. -Sebzeleri mevsiminde dondurup saklamakta fayda var. Yalnız bir kez çözülünce onu muhakkak pişirin. Mikro dalgada bir kere ısıtın. Ateşte ısıttıklarımızda ise bir kere ısıtınız. Çünkü bir dahaki sefere değeri ölür. DNA'yı bozar. DNA kırılması da kanserojene yol açar.-Radyasyon kronik olarak kansere en çok yaklaştıran faktörlerden biridir. Televizyondan çok uzak duralım.-Çocuklarınıza haftada 2 kez balık çorbası içirin ama içine zerdeçal koymak suretiyle. Soğan, sarımsak ve o mevsimin sebzesiyle yapmalısız. Çocuk anne karnındayken bu terbiyeyi almaya başlamalı. -Gebeler haftada 1 kilo balık tüketmeli. Bu miktarın üzerinde balık tüketilmesine karşıyız. Çünkü en steril balıkta bile az civarda civa vardır. Bu balıklar dip balıkları olmamalı. Somon veya yüzey balığı, Akdeniz, Ege balığı olmalı. Marmara'nın dip balıklarını lütfen tüketmeyiniz.-Kanola yağı kızartma için en uygun yağdır. Onun dışında birinci seçeneğimiz zeytinyağdır. Memleketimizin iftihar edebileceği yağdır. Fındıkyağı da tercih edilebilir. -Çocuklarımız fastfood türü yiyecekleri 15 günde bir yiyebilirler. Ama haftada 3 kez yedikleri takdirde beyin tümörlerinde, lenfomalarda ve lösemilerde 3 kat artış gözükecektir. Çocuklarımıza arada bir verebiliriz. Ama dışarıdaki yiyeceklerin nasıl kızartıldığını bilmiyorsunuz. Ona göre hareket edin.-Çocuklara meyve ve yoğurdu bol yedirelim. Ancak yoğurdu prebiyotik ve ev yoğurdu olarak kullanalım. Yoğurdunuzu evde yapın. Peynir ve çökelek fazla miktarda yiyin. Keçi peyniri çok faydalıdır. -Çocuklarımızı beyaz un, beyaz şeker ve tuzdan koruyalım. -Belki tuzcular üzülecekler ama Konya'ya akan kanalizasyonlar ve kirletici sularla, Türkiye'nin en büyük tuzunu karşılayan Tuz Gölü'müz maalesef torbaların içinde çok iyi steril edilmedikleri takdirde bize kanseri ufak ufak taşıyorlar. Bu nedenle kaya tuzunu tercih edin. Yani turşu kurduğunuz tuzu çekin ve çok az miktarda kullanın. Çünkü tuz da kanserojendir.-Amerika'daki çocukların tombul olmasının sebebi her şeye şeker katmalarıdır. Ucuz beslenmedir. -En faydalı gıdalardan birisi cevizdir. Daha sonra fındık ve bademdir. Ayçiçeği açık alın. İşlemden geçmemiş olacak, kavurup yiyebilirsiniz. Ama fındık, ceviz gibi yiyecekleri kabuklu alın. Çünkü içine böceklenmesin diye ilaç sıkılmaktadır. Sonsuz faydaları olan yiyeceklerdir. Günde bir avuç muhakkak tüketiniz.-Elma dünyanın en faydalı gıdalarından birisidir.-Plastik, bakır, alüminyum kap kullanılmamalı. Porselen, cam ve çelik kullanın. Meyveleri de bu tür kaplarda yıkayın. Bunların içine litresine göre 9-10 çorba kaşığı elma sirkesi atın. Aşağı yukarı yarım saat bekletin. Sonra tekrar yıkamayın. Tekrar mikrop alır. -Meyvelerin üzerine parlak görünmesi için mum sürülüyor. Bunları hakiki zeytinyağlı sabundan geçirdikten sonra elma sirkeli sudan geçirin. Ya da elma sirkesi ile ovun. Meyveyi kabuğuyla tüketin eğer sterilse. -Lahana, marul gibi yiyeceklerin ilk dört kabuğunu çöpe atın. İstediğiniz kadar yıkayın bunların üzerindeki pestisitleri temizleyemezsiniz. Çaresi yok. -3 ayda bir suyunuzu değiştirin. Çok muhteşem sularımız var ama ne olursa olsun tabiatı rezil ediyoruz. Satın aldığımız sularda az miktarda da olsa kanserojen dozlar karışabilir. Bunlar kontrollü sular ama 3 ayda bir değiştirmek gerekiyor.-Plastik her yerde zehir. Plastik bardaklar, kaplar, plastik herhangi bir şey... Ben ona girmiyorum bu lafı söylersem yer yerinden oynar. Bu plastikler ev yapımına girdiler. Doğrudan doğruya inşaat malzemesi olarak kullanıyorlar. Çok bilinçli olun, çok iyi markalar kullanın. Bunları söylemem demek Türk ekonomisiyle oynamam demek. Ben insanlara kendimi adadım, onun için kimseden korkmuyorum açık açık söylüyorum.-Meyva suyu yerine posasıyla tüketin. Biz kanserli hastalara suyunu veriyoruz. Meyve suyuna geçmeyen çok madde posada kalıyor. Bu şekilde kolon ve miğde kanserinden korunmuş oluyorsunuz.-Bakır, özellikle beyin tümörlerinde ön plana çıkıyor. Çok iyi kalaylı olursa bu etki azalıyor. Ama kulağınıza bakır küpe bile takmayın. -Çocuklarımızı yeşil plastik sahalarda oynatmayınız. Plastik çimenler sentetiktir ve kanserojen madde alabilirler. -Havuzların iyi temizlenmesine dikkat ediniz. Ozonla temizlemek en fazladır. Aşırı klorluysa yine kansere hazırlık yapıyorsunuz spor yerine.-Bütün beyazlatıcılardan kaçınız. Çocuklarımızın kullandığı o pırıl pırıl bembeyaz defterler klorla temizleniyorlar. Bunlarla temizlenmemiş defter kullansınlar. Kullandıkları boyalarda da kanserojen etkisi vardır. KANSER DALGA DALGA GELİYOR Prof. Dr. Erkan Topuz, verdiği şu çarpıcı bilgi ise kanserin boyutlarını açıkça ortaya koymaktaydı: "Kanser dalga dalga geliyor. 2020 yılında 20 milyon insan kansere yakalanacak. Ama eğer bunları yaparsak belki bunu 15 milyona indirebiliriz. O yüzden gözümüzü açalım. Bu iş çocukluktan başlıyor. Çocuklarımıza bu terbiyeyi vermek zorundayız. Ailedeki çocuk annesini taklit eder. Anne ne yiyorsa çocuk da onu yer." Erkan Topuz, yaptığı açıklamalar nedeniyle bir takım sektörleri zor duruma soktuğu eleştirileri için ise, "Benim için insan sağlığı birinci plandadır. Ekonomi ikinci plandadır. Bir insanın kanser olması durumunda devlete ve millete verdiği zarar milyarlarca dolardır. O yüzden dikkatli olduğunuz takdirde ekonomiye de katkınız olur. Aslında ben bunları anlatarak Türkiye'nin ekonomisini de kurtarıyorum farkında değiller" diye konuştu.























































Güzel dantel modelleri
















Prof.Emrah Düzel


ALMANYA Magdeburg Üniversitesi ile Londra Üniversitesi’nde hafıza üzerine araştırmalar yapan nöroloji uzmanı Prof. Emrah Düzel, tıp dünyasında devrim olarak nitelenen yeni bir buluşla adından söz ettirdi Prof. Düzel’in araştırma sonuçlarının hafızayı güçlendirme, hafıza kaybını önleme ve Alzheimer hastalığını geciktirmede yeni bir çığır açtığı vurgulandı. Prof. Emrah Düzel, yaptığı araştırmayla ilgili olarak şu bilgileri verdi: "Biz araştırmamızı 20 ile 30 yaş grubu arasındaki genç insanlar üzerinde yaptık. Aynı araştırmayı şimdi yaşlı insanlar üzerinde yapıyoruz ve yaşlı insanlarda da aynı sonucu görüyoruz.Birinci aşamada beynin tanıdık bilgiler karşısında yeni bilgileri tercih edip etmediğini araştırdık. Bunun için deneklere insan portreleri, dışardan çekilmiş farklı resimler gösterdik. Bu sırada manyetik rezonans tomografi tekniğiyle beyin aktivitesini ölçtük. Beynin tanıdık resimler karşısında aktive olmadığını, resimler ne kadar tanıdık olayları gösteriyorsa, beyindeki aktivitenin o kadar azaldığını tespit ettik. Hatta tanıdık resimleri ilginç kılmak için, örneğin trafik kazası fotoğrafları gösterdik. Bu resimler trafik kazası gibi önemli olaylar olmasına rağmen beyni aktive etmedi, beynin dopamin merkezlerini canlandırmadı.Ardından deneklere hiç tanımadıkları manzara ve kent resimleri gösterdik ve beyindeki aktiviteyi ölçtük. Sonuç çok şaşırtıcıydı, sadece bu yeni resimlerin beyinde aktivite yarattığınıve dopamin ürettiğini gördük."Bulmaca değil manzara faydalıProf. Düzel, araştırmanın ikinci aşamasına ilişkin olarak şunları söyledi:"Sözcükler öğrenirken, her gün aynı sözcükleri tekrar etmek öğrenmeyi verimli kılmıyor. Ancak tekrar ettiğimiz sözcüklerin arasına yeni sözcükler kattığımız zaman öğrenme daha etkili ve hafızada daha kalıcı oluyor. Ders çalışmaya başlamadan önce beş dakika örneğin ’National Geographic’ dergisinde manzara resimlerine bakmak, öğrenmeyi çok daha verimli kılıyor. Dergilerde bize tanıdık olmayan manzara resimlerine bakmak beyni yarım saat canlı tutuyor. Yarım saat sonra etkisini kaybediyor. Ancak tüm gün yeni resimler bulmak da zor. Bunun için her yarım saatte bir internete girip yeni resimler aramak ise hiç iyi değil. Çünkü bu çok zaman ve konsentrasyon kaybına yol açıyor. Günde bir kere yeni resimlere bakıp öyle çalışmak en yararlısı. Yeni şeyler öğrenmek, yeni yerler görmek, hareketli olmak, yeni resimler bakmak, yani yeni bilgilerin her türü beyni canlı tutuyor. Ama hep aynı şeyi yapmak, örneğin bulmaca çözmek gibi pek fazla bir şey getirmiyor."

Ozan Taner


Almanya’da "Kahve Cumhuriyeti"nin kurucusu olarak tanınan Ozan Taner, "Almanya’nın en Başarılı Girişimcisi Aranıyor" adlı yarışmanın finali için aday gösterildi. Brezilya’dan 2 Alman ortağıyla birlikte kahve ürünleri ithal ederek, 3 yıl önce kurduğu "Moema Espresso Republic" adlı şirketiyle Almanya’da büyük başarıya ulaşan ve gazetelere de konu olan Taner’in, jüri heyetince Kasım ayı sonunda Berlin’de düzenlenecek yarışma finali için aday gösterildiği bildirildi. "Halkı Yüreklendirme" (Mutmacher der Nation) adlı proje bürosundan yayınlanan açıklamada, Berlin eyaletinden Taner ile birlikte Kasım ayındaki finale katılacak diğer 2 kişinin de Temmuz ve Eylûl aylarında rey atılacak seçimlerde belirleneceği kaydedildi. Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı Christian Wulff ve Baden-Württemberg eyaletinin eski Başbakanı Lothar Spaeth’in himayesinde bu yıl dördüncüsü açılan yarışmanın, Almanya’da ekonominin canlandırılması için daha çok küçük ve orta ölçekli işletmeleri (KOBI) teşvik amacıyla düzenlendiği kaydedildi. Ekonomik zorluklarla karşılaşan işletmelere ek kredi sağlayan bir kamu kuruluşu olan "Bürgerschaftsbanken", "Magazin Impulse" adlı ekonomi dergisi ve "Das Örtliche" adlı telefon rehberini hazırlayan şirket tarafından düzenlenen yarışmaya, en az 1 yıldan bu yana faaliyet gösteren ve 500 kişiden az personel çalıştıran işletmeler katılabiliyor. Faaliyet gösterdikleri eyaletlerde birinci seçilenler, final günü düzenlenecek büyük bir törenle medya aracılığıyla kamuoyuna tanıtılıyor. Bu kişiler arasından Almanya Şampiyonunun da belirlendiği törende toplam 50 bin avroluk para ödülü de veriliyor.

Firat Arslan


Fırat, Dünya Şampiyonu Almanya’nın Dresden kentinde düzenlenen boks turnuvasında yarı ağır sıklette mücadele eden 37 yaşındaki Fırat Arslan, Amerikalı rakibi Virgil Hill’i puanla yenerek WBA Dünya Şampiyonluğu kemerinin sahibi oldu. Karşılaşmada Fırat, tüm raundlarda üstün bir oyun sergileyerek, hakemlerden Hill’e göre daha fazla puan aldı ve böylece WBA Dünya Şampiyonluğu unvanını da Amerikalı boksörün elinden kaptı. Fırat, karşılaşmadan sonra yaptığı açıklamada, “18 yaşındayken dünya şampiyonu olacağımı söylediğimde benimle dalga geçmişlerdi. Şimdi bunu başardım ve çok mutluyum” dedi. Karşılaşmayı televizyonları karşısında yaklaşık 3,18 milyon insanın seyrettiği kaydedildi.

Almanya’nın Erfurt kentinde düzenlenen Dünya Aşçılar Olimpiyatı’nda toplam 5 bronz madalya ve dördüncülük anlamına gelen 5 diploma alan “Avrupa Türk Aşçıları ve Gastronomi Derneği”nin (Euroturk Chefs Club) usta Türk aşçılarına plaket sunuldu. Almanya adına yarışarak büyük puan toplayan ve başarılarıyla Almanya’yı olimpiyatlarda ikinci yapan “Euroturk Chefs Club” aşçılarına Berlin’deki Türk Evi’nde düzenlenen törenle plaketleri, Türkiye’nin Berlin Başkonsolosu Ahmet Nazif Alpman ve Mersin’in Toroslar İlçesi Belediye Başkanı Hamit Tuna tarafından verildi. Dernek Başkanı Vasfi Pakman, toplam 6 dalda iki takım ve 8 bireysel yarışmaya katıldıklarını belirterek, toplam 5 bronz madalya ve dördüncülük anlamına gelen 5 adet de diploma aldıklarını, bunun dünya çapında büyük başarı olduğunu söyledi.(B) Takımı olarak tanımladıkları “İstanbul Takımı”nda yer alan ve genel koordinatör olarak da görev yapan Mehmet Yalçınkaya, Ramazan Kılıç, Adem Yılmaz, Mesut Aydın ve pastacı Sedat Yaman’ın diploma aldıklarını açıklayan Pakman, (A) Takımı olarak tanımladıkları “Antalya Takımı”nda yer alan kaptan Önder Yavuz, Hakan Tosun, Selim Yüregir, Haki Aydın ve İmdat Ayan’ın ise olağanüstü güzel projelere sahip olmalarına rağmen, “küçük bir tercüme hatası nedeniyle dereceye giremediklerini” belirtti.Bireysel yarışmalarda ise takımın genel koordinatörlüğünü yapan Yalçınkaya’nın (A) kategorisinde, kardeşi Mithat Yalçınkaya’nın (B) kategorisinde, Ayan’ın “Meryem Ana” çalışmasıyla (D2) kategorisinde, Bilgin Yazan’ın düğün pastasıyla (D1) kategorisinde ve 8 günde dernek aşçıları tarafından buzdan hazırlanan “döner ve döneri kesen aşçı” eserinin de bronz madalyalara layık görüldüğünü kaydetti.Yarışmalar için Hamburg, Dortmund ve Erfurt üçgeninde 4 gün içinde yaklaşık 8 bin kilometre kat ettiklerini ifade eden Pakman, tüm aşçıların hemen hemen hiç uyumadan çalıştıklarını, bu fedakarlıklarının meyvesini de bu önemli başarılarla topladıklarını sözlerine ekledi.Başkonsolos Alpman da ödül töreninde yaptığı konuşmada, Türk Evi’nde farklı etkinliklerle Türk kültürünün çeşitliliğini yansıtmaya çalıştıklarını belirterek, burada sergilerin açıldığına, çeşitli toplantı ve ödül törenlerinin düzenlendiğine işaret etti. Alpman, Türk Evi’nde Türk müziği dinletilerinin de yapıldığını kaydederek, ödül töreni öncesinde çeşitli parçalar seslendiren Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğrencileri İrem Gümüşgöz, Şilan Ağdede ve Erdinç Komşu’yu da tebrik etti.

Ilhan Dogan




Erster Senior-President: Eine beispielhafte Karriere. Mein Ziel ist es nach wie vor, 100 direkte 21%er aufzubauen. Das bedeutet ein Monatseinkommen von ca. 350.000 EURO und einen Jahresbonus von über 500.000 EURO. Wenn ich mich so "aus dem Fenster hänge", hat das zwei Gründe. Eine Portion Selbstvertrauen und eine starke Firma im Rücken, ohne die es nicht möglich wäre, das alles zu erreichen. Wenn Sie jetzt nicht viel Geld haben oder mit einer Firma arbeiten, die "groß" denkt, haben Sie bei der derzeitigen wirtschaftlichen Lage keine Chance. LR denkt "sehr groß", also denke ich auch "sehr groß"!
"Ich weiß, dass viele Menschen, die jetzt meine Story lesen, sagen werden: "Ich bewundere diesen Menschen, aber ich kann das nicht", statt sich zu fragen "warum er und ich nicht?" Andere werden glauben, dass ich im Leben viel Glück gehabt habe.
Egal was Sie denken, eines ist sicher: ob im Sport oder Geschäftsleben - alles hat einen Preis. Wenn Sie zum Beispiel Erfolg wollen, dann ist der Preis der, dass Sie einige Jahre nicht viel Zeit für die schönen Dinge im Leben haben, weil Sie hinter Ihrem Ziel und Erfolg her sind. Bis Sie es geschafft haben!
Andere, die finden: "Ach, das ist mir zuviel Stress, Aufwand und Verzicht", müssen auch einen Preis bezahlen, nämlich den, in der Masse zu verschwindenund sich ständig von anderen anhören zu müssen, wie schön die Weltreise war, wie toll ihr Luxusauto fährt, was für ein Super- Haus sie haben und wie toll es ist, Erfolg zu haben und Anerkennung zu bekommen!
Also, wofür wollen Sie einen Preis zahlen?
Wenn Sie nicht bereit sind, nebenberuflich pro Woche mit fünf bis zehn Menschen begeistert über Ihr LR-Geschäft zu sprechen und zwei- bis viermal im Monat eine Produktvorstellung durchzuführen, dann werden Sie niemals Orgaleiter und verzichten nebenberuflich auf 1.500 - 2.500 EURO + Reiseseminar. Wollen Sie hauptberuflich tätig sein, sollten Sie 15- bis 20 mal in der Woche über Ihr Geschäft sprechen.
Die schlechteste GV ist, wenn Sie gar keine machen!
Ihr Ilhan Dogan

İlhan Doğan ( ilhan dogan) Kimdir?...


İsmi İlhan Doğan ( ilhan dogan) Kimdir?... Henüz 39 yaşında Almanya'da 'Müthiş Türk' olarak tanınıyor. Yaşam öyküsü Yeşilçam filmlerinden farksız...Yılın son günleri... Geri sayım başladı. 2002'ye gömülen umutların, çürüyen köklerini sökme vakti. Artık, taze toprağında filizlenecek beklentilerimiz. Hayat her gün yenileniyor... Ölüme rağmen, zorluklara inat.İstedim ki, sözde kalmasın hayal tacirliği... Örneklensin gerçekle... Yol olup, adres biçsin hepimize. Yoksulluktan, servete uzanan bir yaşam öyküsünün kahramanı, bu haftaki konuğum.

Adı: İlhan Doğan...Gaziantepli bir ailenin küçük oğlu. Baba, Almanya'da fabrika işçisi. Yabancıların kaldığı, ucuz, köhnemiş bir binada başlamış hayatı.Evde tam 7 çocuk. Çoğu aç, azı tok, sefalet içindeki geçmek bilmeyen zor günler...Acımasız ve bir türlü anlamlandıramadığı ana dayakları... Evin içinde yedikleri bir dilim ekmeğin bile bedelini ödemek zorunda bırakıldıkları yıllar.

Soru: Gerçekten çok dayak yediniz mi annenizden?

Cevap: Elbette. Hala vücudumda izlerini taşıyorum o dayakların.

Soru: Niye bunca öfke?

Cevap: Ben de yıllarca bunun sebebini aradım. Sonra duydum ki; 'anne' bildiğimiz kişi bizim öz annemiz değilmiş. Annem evi terkedip gitmiş. 'Anam mı, babam mı suçlu?' öğrenmek için verdiğimiz çabayı asla unutmadım.

Soru: Yani öz annenizi tanımıyorsunuz?

Cevap: Tanımıyordum. Sonra buldum. Biz aynı anneden 3 kardeşiz. Babamın ikinci eşinden de 4 çocuğu var.

Soru: Avrupa'da sizden 'Müthiş Türk' diye söz ediliyor. Bu başarının altında zor ne kadar yılların etkisi var?Evet, İsviçre, Almanya, Avusturya ve Hollanda'da bana 'Motivasyon Bombası' da deniyor. Beni motive edense, çocukluğumdan kalan acı kırıntılar. Ailem kendimi 'Çöp' gibi hissetmeme neden oldu.

Soru: Şu hikayeyi bir öğrenebilir miyim?

Cevap: Babam bir tekstil fabrikasında işçiydi. Ama öyle bir hayat yaşıyorduk ki orada, Türkiye'de bile en fakir bölgenin insanları bizim gibi büyümemiştir. Babam, annemle ayrıldıktan sonra ipleri ikinci eşinin eline vermiş, bizi kabulllendiği için. Boynu büküktü yani. Defteri, kalemi bile mağazalardan çalıyorduk. Çünkü alınmıyordu. Okula kaydımı da kendim yaptırdım. Hep 'annem hasta gelemedi' deyip, ailemi korurdum. O zaman karar verdim ki, hayat benim için okulda değil, sokaktaydı. Bir gün tanınırsam, annem bulur diye düşünüyordum doğrusunu isterseniz.

Soru: Tek çaban anneni tanımak için miydi?

Cevap: Evet. Kim kimi aldattı, neden bizi bulmadı? soruları hep kafamdaydı. Kendisini bulursam hepsini öğreneceğimi sandım.

Soru: Öğrenebildin mi bari?Cevap: Beni bir gün televizyonda görmüş annem. Eski komşularımızdan birine 'Bu benim 'İlhan değil mi?' diye sorunca, o hanımdan bir dönercide çalıştığını öğrendim. Dükkana gittim ama kendimi tanıtmadım. Sonra telefon açıp, tanıttım kendimi. Ve maalesef acı gerçeği öğrendim. Annem Türkiye'ye geldiği bir izin döneminde, bir başkasından hamile kalıp, öyle dönmüş Almanya'ya. Babam halini görünce, onu evden kovmuş. Yani onca yıl 'Baba' dediğim adam da, babam değilmiş meğer. Siz olsanız ne yapardınız? Annemle hiç karşılaşmadım. Ben bir çöp müyüm ki, sorumsuzca dünyaya getirip, ortalığa bırakmışlar. Yıllarca arayıp, sormamış. İşte bu yüzden onlardan intikam almam gerekiyordu. Ya çekip vuracaktım, ya yükselip bana ulaşmalarına izin vermeden güçlenecektim. İkinci ve zor olanı seçtim kendime.

Soru: Nasıl başladın çalışmaya?

Cevap: Önce bir tekstil firmasına girdim işçi olarak. Sonra para yetmeyince, ek iş olarak kozmetik pazarlamaya başladım. LR diye bir şirkette. Öyle hırslıydım ki, kısa sürede çok para kazanmaya başlayınca, fabrikadan ayrılıp yolumu çizdim. Şimdi aynı şirkette Başkan Yardımcısıyım. 'Parfüm satarak adam olamazsın' diyenlere inat, bugün hatırı sayılır bir servetin sahibiyim.

Soru: Bunca zenginlik senin mutlu olmanı, geçmişindeki acıları telafi etmeni sağladı mı peki?Cevap: Onlar her zaman kanayan yara olarak kalacak. Şimdi farklı bir misyon yüklendim. Benim durumumda olan insanlar için elimden geleni yapacağım. Biliyorum Türkiye'de benim çektiklerimi çeken pek çok kişi var. Onlara da umut olmaya, yol açmaya, para kazandırmaya geldim. Benim için artık paranın önemi yok. Paylaşamadığım bir hazine bana keyif vermiyor. İnsanlara, umutlarını kırmadan yaşamanın yollarını öğretebilirim. Bunun için ülkeme geldim. Ama beni istemezlerse, kendimi kötü hissedersem dönmeyi de bilirim.

Bir babanın oğluna evlilik tavsiyesi

Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş."Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş.Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı "Olur" demiş çekine çekine.Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurupüçünün de altını yakmış."Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna.
Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş...Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına.Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve ikikavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş.
Her üçünü de yirmidakika süreyle kaynatmış.
Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu.Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Kaplarda kaynayan havuçları,yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklarayerleştirmiş. Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun?"Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış."Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış.Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış.
Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler.. "Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş:"Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte heriki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler,eskitirler, pörsütürler.Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammületseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar,birbirlerinden uzaklaşırlar.
Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise, şartlar ne olursaolsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanındakalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrarkaynatılmaya hazır olmaları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzunyıllar geçirmeye isteklidirler.
Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu. "Asıl ders bu değil!"dedi baba. Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kaplarıniçinde kalan suları gösterdi.Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde de birtat yok " Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça birfincana boşalttı.
Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğlunauzattı. "İçmek istersin herhalde" dedi.
Oğlu kahvesini yudumlarkenkonuşmasını sürdürdü. "Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyeneşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur.
Mis gibi, temiz ve huzurverici. Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahvegibi... Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla veşefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerinikatmayı başarırlar."